10 Nisan 2012 Salı

bakmayın böyle olduğuma,neden diye sormayın,sorgulamayın...büyük bir boşluğun içindeyim,ne yaptığımı bende bilmiyorum,sadece seyrediyorum her şeyi.günlerdir gelen aramalara cevap vermiyorum,kusura bakmayın.bu daha da uzun bir süre devam edebilir.kimseyle konuşmak istemiyorum galiba,bu telefon olunca daha da zor oluyor.aslında en çok konuşmaya ihtiyacı olan benim ama nedense konuşmak istemiyorum.insanların salak salak sorularını duymak istemiyorum,hele hele böyle bir dönemde hiç olmasın istiyorum,uzak dursun herkes benden ben yakın isteyene kadar..o kadar kötü olmamakla beraber perişan bir halde olduğum gerçek.aylardır ailemden kimseyle görüşmedim,nedense özlemiyorum hiç birini,duygusal olmayan biride değilim,hiç kimsenin ağlayamadığı bir şeye saatlerce göz yaşı dökebilirim,ya da hiç tanımadığım bir insanın acısına ortak olabilirim evet daha nicelerini de yapabilirim ama ne ilginçtir ki ne annemi aramak geliyor içimden ne de babamı....peki onlar aramıyorlar mı beni,hayır onlar arıyor.çevremdeki insanların anne babası kadar sık sık aramasalar da arıyorlar ama ben bakmıyorum.bu ne zamana kadar sürecek bende merak ediyorum...

19 Mart 2012 Pazartesi

HORLAMA



Dünyada en sevmediğin ses ne sesi diye sorsalar hemen hiç düşünmeden horlama sesi derim,ıyyyyyy yazılışı bile ayrı bir iğrençlik.Birisinin bana yapacağı en büyük işkence horlamasıdır,bunun haricinde hiçbir şeye karşı küçücük de olsa takıntım yok ama nedense bu sese karşı acayip duyarlıyım,ya bazen bu durum o kadar abartılı hale geliyor ki,uyuyan birisinin nefes alış verişi birazcık yüksek tonla çıksa ona bile gıcık oluyorum,kaldı ki bu horlama bile değil,askerde ne yapacağım diye şimdiden kafayı yiyorum,askerlik bitene kadar uykusuz kalacağım galiba ve sonunda hortlak olup çıkacağım...Sırf bu takıntım yüzünden mp3 çalarsız uyuyamaz oldum ya,herhangi bir yere gideceğim zaman yanıma ilk almam gereken şey o oluyor artık,o yoksa eğer ,bi şekilde unutmuşsam Allahhh sıçtık,tamam işte o gece kesin uyuyamam  horlayan birisi varsa,sabaha kadar nöbet tutarım başında,uyandırmak için girişimlerim olur,dürterim,ses çıkartırım,yalandan sesli öksürükler...ışığı yakıp kapatmalar,üzerinde ne varsa hafifçe çekmeler,bazen çok sinirlenirsem uyuyormuş gibi yapıp,uykumda sesli sesli konuşuyor numarası yaparım takiiii horlayan yaratığı uyandırana kadar...Neler yaparım neler.Bundan tam bir hafta önce arkadaşımda geçirdim geceyi,geçirmez olaydım,oysa o horlamıyordu ona güvenerek yanıma müzik çalarımı da almadım.Kardeşim insan aralıksız horlar mı,gece boyunca kendi kendime sohbet ettim durdum,soruyorum cevaplıyorum soruyorum cevaplıyorum,ne oldu lan bu çocuğa bu horlamazdı,hastalığı filan mı var yoksa,et mi çıktı burnunda,kesin burnunda sorunu var,yoksa bu gün çok mu yoruldu,yuhhhh yeter artık horlama ayııı,hopppp çüşşşş,sabaha kadar böyle sürdü,düşünün halimi neler çektiğimi,bu benim için en büyük kabus...
Neyse vücudumun direnci bir zaman sonra kırılıyor da o an nasıl olduğunu hatırlayamadan uykuya dalıyorum sonunda,o gün sabaha kadar süren beklemeden sonra iki üç saat uyuyabildim şükürler olsun.Ama o gün benim için zehirdir yok sayarım o günü,yani yeni bir günü,gece kötü geçmişse o öyle devam eder gider benim için..

Şimdi yavaş yavaş asıl bombaya geliyorum,bir hafta önce arkadaşım da geçirdim ya geceyi,bir hafta sonrasında da arkadaşım geldi bana,tabi rahattım,çünkü o horladığı gece çok yorgun olduğunu yoksa hiç horlamadığını filan anlattı,içim biraz olsun serinledi yani.Yoksa kalmasına hayatta izin vermezdim.Sohbet yemeler içmeler derken sızmışız.Sabah oldu,arkadaşım uyanır uyanmaz bana sırıtarak -lan gece ne yaptın öyle dedi.Ben ne olduğunu bilmediğim için mal mal baktım öyle...uyanmaya çalışıyorum halen.Sonra birden-yıktın geçirdin ortalığı,öküz gibiydin bana söylenip durdun sen benden betersin valla demesin mi.Horlayıp da ben hayatta horlamam diyenler gibi ben de git lan işine götünden uydurma,yalan söylüyorsun dedim.O da - bunu söyleyeceğini biliyordum,hazırlıklıyım koçum demesin mi.Elinde cep telefonuyla yanıma geldi oturdu,videoyu oynatmaya başladı,piç kursu gece beni uyurken çekmiş,izlerken dondum kaldım,inanamadım ,yok artık bende mi horluyor muşum,valla izlerken bir acayip oldum,şok oldum ilk önce sonra güldüm de...hem de çok güldüm,insanın kendisini uyurken izlemesi tuhaf bir şeyken bir de yanında horlaması da olunca   çok daha garip bir durum olup çıkıyor.Ben de horluyorum demek,bu durum beni gerçekten çok üzdü hayal kırıklığına uğrattı,bu sese karşı çok büyük öfkem varken benim de çıkartmam hiç hoş olmadı...

18 Mart 2012 Pazar

The Man from Earth


Bu zamana kadar böyle bir filmin varlığından nasıl olur da haberdar olmadım,ilk önce bu acımı paylaşmak isterim.12 angry man'i izlemeyi başaranlar bu filmi de hiç sıkılmadan bir oturuşta yer kalkar,ve sonunda waoowww dersiniz.İnançlı mısınız,neye inanıyorsunuz ,neden inanıyorsunuz,ne kadar inanıyorsunuz,ne kadar yerine getiriyorsunuz...sorular sorular ve daha nice sorular...Her şey o kadar basit ki aslında bu basitliği çözemiyoruz,basit olan her şey daha zor görünüyor ,zor olmasını istiyoruz zorlaştırıyoruz galiba,her şeyin bu kadar basit olması hayallerimizi mi yıkacak ,bu basitlik bizi korkutuyor mu yoksa...İnanmak mı kolay inanmamak mı.bu filmi izlemeyenler varsa en kısa zamanda göz atsın derim


16 Mart 2012 Cuma

RÜYALAR

bu gün uykusuz geçen günlerimden birisini daha yaşadım,gece neydi öyle ya!durmadan döndüm durdum yatağın içinde.kaç gündür üst üste tuhaf tuhaf rüyalar görüyorum,kafayı iyice yemek üzereyim . rüya görmemek için uyumamayı düşünüyorum artık,yani o duruma geldim,arkadaş insan her gün ölümle burun burun gelir mi,ya bir savaşın ortasında buluyorum kendimi  ya uçurumdan yuvarlanan bir arabanın içinde ya da dalgalarla mücadele eden bir kayıkta,vallahi psikolojim bozuldu iyice,her gün sinirli sinirli uyanmaktan bıktım artık.bu gün gördüğüm rüya tam anlamıyla bombaydı,keşke filmini çekebilsem.ne istiyorsanız hepsi vardı içinde,kime istersem hemen pazarlayabilirim gişede yok satar  o derece yani,1453 yanında sıfır kalır.(1453 ü izlemedim ama gişede eline geçirmiş rekoru o baamda şey ettimm,bir de konu buraya kadar gelmişken şunuda söylemeden geçemeyeceğim,utancımız olan recep ivedik'i geride bıraktığı için acayip sevindim,1453 tarzım olmasada...)neyse rüyama geri döneyim,olay şu şekilde başlıyor.helikopter sesleri vızır vızır ortalığı inletiyor,ulan bu ne diyorum akşam akşam helikopterlerde nereden çıktı,hayır tamam bir yerden çıktı da bizim evin etrafında ne işleri var  diye fırladım balkona,baba ne göreyim dışarda yüz kadar helikopter kuş sürüsü gibi mübarek,ulan hepside sadece bizim evin üstünde tur atmaz mı,lan insan kafayı yemesinde ne yapsın,durup dururken ne olduda saldıraya geçtiler bize ,ne yaptık lan biz bu devlete diye bağırmalar çağırmalar atmaz mıyım,ne yapacağım şimdi ben ne bok yiyeceğim  kaldım orada öylece,dondum kaldım.bir yandan da içimden kendime kendime konuşuyorum ama, neden ateş etmiyorlar,füze fırlatmıyorlar,neden halen bekliyorlar derken annem babam aklıma geldi, o ana kadar neden onları düşünemediysem,neden ortalıklarda yoktular...hemen koştura koştura odalarına yol aldım,varya öyle bağırıyordum ki anneeeee babaaaa diyee,sehirdeki tüm insanlar uyanmıştırr,nasıl bir korku anlatamamm...bağıra bağıra kapıyı açtım,sesten yıkıldı zaten kapı,helikopterlerin ışıkları vuruyordu içeriye yarım yamalak,ışıklar vurunca yatak odası biraz aydınlanıyordu ama tam olarak seçemiyordum hiçbir şeyi,ışık yatağa vurunca bir baktım yatak bom boş,yusuf yusuf eden ben, bildiğim tüm isimleri saymaya başlamazmıyım iyice,anneeee babaaaaa sesleri on kat daha yüksek çıkmaya başladı, ne yapacağım ben  öldüler mi yoksa,benimde götüme koyacaklar şimdi diye kafayı yiyerek evin içinde dört atmaya başladım.sesler ortalığı inlettikçe inletmeye devam ediyor benim sesimle helikopterlerin sesi yarışıyor,ne yapmalıyım ne yapmalıyım ne yapmalıyım diye diye mal oldum iyice, tekrar  neden halen ateş etmiyorlar,beni deli mi etmeye çalışıyorlar diye düşünmeye başladım.ayak sesleri gelmeye başladı ,birken iki oldu ikiyken üç üçken dört,beş altı yedi,sonra onlarca sonra yüzlerce...işte şimdi boku yedim dedim,mutfağa koşturdum ne var ne yoksa taradım,en keskin olan iki  bıçağı sağlı sollu elime aldım,mutfakta onların gelmesini bekliyordum,sesler yaklaştıkça yaklaşıyordu,içimde ki korku artacağı yerde nedense gitgide azalmaya başladı,kalp atışlarım yavaşladı, içime aniden ışık hızıyla cesaret doluverdi,derinden sesler işitmeye başladım,bu Sibel'in sesiydi Sibel Yalçın'ın ,biz hiç teslim olmadıkki,asıl siz teslim olun,kulaklarımda bunlar yankılanıyordu,içimde büyüyen devrimci çocuk büyüdükçe büyümeye başladı birden,kapıdan girdikleri anda geldiklerine pişman edecektim onları,sesler artık kapıyı aşmak üzereydi,kapı kolunun aşağıya doğru eğildiğini izledikçe gözümün önünden hayatım  akıp geçiyordu,gözümü kapattım bu ne kadar sürdü bilmiyorum ve haydi diye bir anda açınca ne göreyim,denizin ortasında bir kayıktayım,hadi burdan buyur ya da buyur burdan yak ne ise işte,bu ne yaaaa yeter artıkk,deniz nerden çıktı kayıkta ne işimiz var,hiçbir şeyi anlamadığım yetmezmiş gibi hiçbir şekilde aynı ortamda olduğumuzu düşenemediğim komşumuzun oğlu hayrinin ne işi var yanımda.,üstüne üstelik denizde dalgalı ,git gidede artıyor,ne oluyor neden bunca şeyin ortasındayım bunlar bana bir işaret mi,neyi çözmen gerekiyor ne yapmalıyım.ben kayığın bir ucundayım,artık neden bir ucundaysam   o kadar dalganın ortasında üstelik,en uçta oturmak neyin getirdiği bir cesaretse...mecnunla ismail abi gibi olduk hayriyle,(/leyla ile mecnun dizisini izleyenler bilir)o bana sesleniyor bu uçtan ben ona,ulan sonra hayrinin yanımda ne işi oduğunu dank diye çözdüm hemen,tabi ya dedimmm hayri kayığı kullanması biliyor,o yüzden benımle dedim, çengel bulmacanın tüm halkalarını çözmüş kadar mutlu oldum,sanki tayibin şifresini çözdüm... daha mutluluğu yaşayamadan otuz metre yüksekliğindeki dalgayı görmeyeyim mi,denizdeyiz lan başka bir şey anlamayın, gelen dalga birden hacmini değiştirerek yüz metre olmasın mı,orda anladım zaten, yok artık bu kesin rüyadır dedim,ben rüya olğuna karar verdim vermesine de dalga durmuyor saatte bin kilometre hızla geliyor,lannnnnn ne yapacağızzz hayriiii diye götümü yırtmaya başladım,bu rüyaysa uyanmam lazım dalga geliyor oğlum,boğulacaz lann diye çıklık atarken alooobora olduk zaten(doğrusu alabora).denizde tuzlu olunca suyu hiç çekilmiyor,yuttukça yuttum,boğuluyorum ölüyorum yavaş yavaş,hayır ölmemeliyim ne ölmesi daha ne yaşadım ki öleceğim,daha evlenmedim bile  çocuklarımda olmadı henüz,ulan derine derine battıkça neler geçti gitti aklımdan kimler  geldi geçti,ölüme doğru giden yolda neler geliyor demekki insanın aklına,neyse ki sağ tarafım tutulunca yan döndüm uyandım,ölümü bir kez daha ertelemiş oldum böylece.....

27 Şubat 2012 Pazartesi

YARIM BIRAKIYORUM

Sevmeyi deneyin ya da denemeyin her ikisi için pişman olun.Hayatın tadını çıkarın ya da çıkarmayın pişman olun.Her seferinde güvenmeyi seçiyorum ama pişman oluyorum deyin ve yine güvenmeyi deneyin pişman olun.Değer verilmeyecek birisine değer verin pişman olun.Doğruyu yapmak yerine yanlışı yapın pişman olun.Hiç pişman olacak bir şey yapmadım deyin pişman olun....Yaşayın ya da yaşamayın pişman olun...
Çok fazla pişman olanlardanım ben,bir şeyi doğru dürüst bitirememe gibi bir sorunum var.Sıkılgan bir yapım olmamasına rağmen bazen çok fazla sıkılıyorum her şeyden,o sıra kaçıp gitmek istiyorum ,sadece gitmek.Bencil oluyor bencilliği sevmeyen ben,geride ne bıraktığımı düşünmek bile istemiyorum,vahşi bir yaratığa dönüşüyorum.Her hangi bir durum için olması gereken neyse onu dile getirebiliyorken,kendim için bunu yapamıyorum.Duyarsız,duygusuz,sorumsuz,rahat biri olmayı istiyorum,kaçıyorum her şeyden.Yarım bırakıyorum.

26 Şubat 2012 Pazar

TUTAMADIM SALDIM GİTTİ

Aklıma geldi birden,ilkokul üç ya da dördüncü sınıfa gidiyorum.O zamanlar öğle arası verilirdi,bir saatlik öğle yemeği arası.Herkes hızlı hızlı evine gider yemeğini yer ve derse yetişmeye çalışırdı.Evleri uzak olanlar okul hayatı boyunca hızlı yürümeye mahkum kaldılar bu yüzden,ben onlara göre biraz şanslıydım,evim okula o kadar uzak değildi.Ama hayatım boyunca bir defa çok hızlı yürümek zorunda kaldım.O yıllardı,okulun tuvaletini kullanmadığım için öğle arasına kadar kendimi tutardım,eve varınca üzerimdeki yük boşalırdı acayip rahatlardım.Bu yüzden annem her gün bana bağırırdı.Kendimi bu kadar sıkmamam gerektiğini bin defa söylerdi.Ne yapayım okulun tuvaletini bok götürüyordu,gercekten bok gıbıydı tuvalet,sıçılmazdı oraya.Yine bir gün öğle arasına kadar sıktım kendimi ama bu sefer ki diğerleri gibi değildi,bu kapıya dayanmıştı.Zil çaldığı an kapıdan ilk fırlayan ben oldum,koşmak istiyordum ama koşamıyordum.Daha çok gelir gibi oluyordu,yürümekti elimden gelen tek şey.Hızlı hızlı yürüyordum,her bir adımdan sonra san ki arkamdan teker teker dökülüyor gibi hissediyordum.Eve yaklaştıkça daha çok gelmeye başladı artık tutamıyordum kendimi.Pantolonumun paçalarını çorabın içine geçirdim,biliyordum altıma sıçacaktım artık,yere dökülmesini istemedim yoksa iyice rezil olacaktım.Eve varmama elli metre kala altıma sıçmaya başladım,o kadar da yaklaşmıştım üstelik.O kadar kötü kokuyordum ki burnumu tutarak yürüdüm eve kadar.Zile bastım annem kapıyı açtı.Beni görür görmez direkt anladı zaten kokudan her şeyi."Altına mı sıçtın sen dedi".Ben kafa sallayabildim sadece.Annem beni tuttuğu gibi tuvalete attı ve altıma sıçmam yetmiyormuş gibi üstüne bir de dayak yedik...